İŞ KAZALARI VE MESLEK HASTALIĞI SİGORTA KOLUNDA İŞVERENİN SORUMLULUĞU
Kazaların sıkça yaşandığı ülkemizde 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanunu’nun 26. maddesi ile iş kazaları ve meslek
hastalıklarında işverenin sorumluluğu düzenlenmişti.
İşverenler tarafından neredeyse kusursuz sorumluluğa varan bu
düzenleme yakınma konusu edilmekteydi. 06.08.2003 tarihte yürürlüğe giren
4958 sayılı Yasanın
28. maddesi ile, işverenin sorumluluğunu düzenleyen 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanunu’nun 26. maddesinin 1. fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle
eklenmiştir:
"İşçi ve işveren
sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır."
Yasa yeni hali
ile:
“İşverenin sorumluluğu :
Madde 26- (Değişik birinci fıkra : 20/06/1987 3395/2 md.)
İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin
sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı
hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca
sigortalıya veya hak sahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması
gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu
gelirlerinin 22 nci maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye
değerleri toplamı sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden
isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere Kurumca işverene
ödettirilir.
İşçi ve işveren
sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.
İş kazası veya meslek hastalığı, 3 üncü bir kişinin kasıt
veya kusuru yüzünden olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla
beraber zarara sebep olan 3 üncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları
çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edilir.
(ek: 24/10/1983-2934/3 md.) Ancak; iş kazası veya meslek
hastalıkları sonucu ölümlerde bu Kanun uyarınca hak sahiplerine yapılacak
her türlü yardım ve ödemeler için, iş kazası veya meslek hastalığının
meydana gelmesinde kastı veya kusuru bulunup da aynı iş kazası veya meslek
hastalığı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine Kurumca rücu edilemez."
Kaçınılmazlık ilkesi; olayın meydana geldiği tarihte
bilimsel ve teknik kurallar ve olanaklar gereğince alınacak tüm önlemlere
rağmen zararın kısmen veya tamamen meydana gelmesi durumu olarak
tanımlanabilir. Teknolojinin vardığı düzey göz önünde tutularak, tedbir
alınması olanaksız zararların kaçınılmazlık olarak değerlendirilmesi
mümkündür. Ancak işveren ya da işçi alınması gerekli bir tedbiri
kaçınılmazlık ilkesinin unsurları içinde almamış ise olayın
kaçınılmazlığından söz edilemez.
506 sayılı yasaya 06.08.2003 tarihinden itibaren eklenen
“kaçınılmazlık ilkesi” nin getirdiklerini ilgili yasa maddeleri ile
irdelersek:
A. 506 Sayılı
Yasanın 26.Maddesinin 1. Fıkrası Açısından:
İşveren sadece maddede sayılan sınırlı durumlardan: kastı
veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat
hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareket sorumlu
tutulmuştur. Kaçınılmazlık ilkesinin madde hükmüne eklenmesi ile Kaçınılmaz
dış etkenlerden, kötü rastlantılardan, teknik arıza ve araç ve gereçlerdeki
yapım hatalarından sorumlu tutulamayacağıdır. Örneğin işyeri açık alan olan
veya arazide görevlendirme ile çalışan bir sigortalıya yıldırım düşmesi
sonucu meydana gelen bir iş kazasında kaçınılmazlık söz konusu olup, işveren
sorumluluğundan bahsetmek yersiz olacaktır.
B. 506 Sayılı
Yasanın 26. Maddesinin 2. Fıkrası Açısından:
İş kazası veya
meslek hastalığı, 3 üncü bir kişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa,
gerek kaçınılmazlık ilkesinin 1. fıkranın ardı sıra eklenmesi ve gerekse de
sadece işçi ve işverenin sorumluluğu için düzenlenmiş olması nedenleriyle
kaçınılmazlık ilkesinden söz etmek olanaksızdır.
C. 506 Sayılı
Yasanın 26.Maddesinin 3. Fıkrası Açısından:
İş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde kastı
veya kusuru bulunup da aynı iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen
sigortalı ve hak sahiplerine madde hükmünce zaten rücu olanağı bulunmamakta
idi. Bu nedenle yeni düzenlemenin bu durumda bu fıkra uygulamasında bir
değişiklik yapmadığı açıktır.
D. 506 Sayılı
Yasanın 110. Maddesi Açısından:
4859 sayılı Kanunun 46.maddesi ile 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununun 110 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"Sigortalının kastı ve suç sayılır hareketi
Madde 110.- Kasdi bir hareketi yüzünden iş
kazasına uğrayan, meslek hastalığına tutulan veya hastalanan sigortalıya
geçici iş göremezlik ödeneği ve sürekli iş göremezlik geliri verilmez.
Sigortalıya yalnız gerekli sağlık yardımları yapılır.
Suç sayılır bir hareketi yüzünden iş kazasına uğrayan, meslek
hastalığına tutulan veya hastalanan sigortalıya verilecek geçici iş
göremezlik ödeneği ve sürekli iş göremezlik geliri, suça esas kusur
derecesinin yarısına kadar indirilerek ödenebilir."
Sigortalının sorumluluğunu düzenleyen madde metninde
kaçınılmazlık ilkesini sayılan haller içinde değerlendirdiğimizde:
1) Birinci fıkradaki kast kavramının özel hukuk
anlamında kasttır. Bu anlam yüklemesinden yola çıkılmazsa ikinci fıkradaki
"kastın", ceza hukuku anlamında olduğu ve suç sayılır hareketi doğurduğu
gözden kaçacaktır. Bu açıklama ile birinci fıkra sadece intihar olayları
için söz konusu olabilecek bu noktada kaçınılmazlık ilkesinden doğal olarak
bahsedilemiyecektir.
2) İkinci fıkradaki suç sayılır bir hareket:
a-Öngörülebilen bir taksirle meydana geldiğinde:
Olayın vuku bulduğu tarihte bilimsel ve teknik kurallar ve olanaklar
gereğince alınacak tüm önlemlere rağmen zararın kısmen veya tamamen meydana
gelmesi durumu söz konusu ise; ve bu durum sigortalı tarafından
öngörülebilmesine rağmen suç sayılır hareket işlenmişse kaçınılmazlık ilkesi
söz konusu olabilir. Örneğin yangın nedeniyle apartmanın 8. katında mahsur
kalan bir sigortalı itfaiyenin geldiğini görmesi üzerine yangının vücuduna
zarar vermesine sabrederek kurtarılmayı beklemesi ve kurtarılmasında gördüğü
zararda suç sayılır bir hareket öngörülebilen bir taksirle olmuş, ancak
kaçınılmazlık ilkesinin varlığı açıktır.
b-Öngörülemeyen bir taksirle meydana geldiğinde:
Sigortalı tarafından suç sayılır hareket zaten öngörülemediğinden, bilinçli
olarak kaçınılmazlık ilkesinden yola çıktığı da düşünülemez.
c-İhmalle işlenen suçlarda: öngörülemeyen bir taksirle
sigortalının suç sayılır bir harekette bulunmasında olduğu gibi
kaçınılmazlık ilkesinin değerlendirilmesi gerekir.
d-Ceza hukuku anlamında kasıtla işlenen suçlarda:
Suçun işlenmesi kasıtla olduğu için kaçınılmazlık ilkesinden söz etmek
olanaklı değildir.
E. 506 Sayılı
Yasanın 111. Maddesi Açısından:
Yeni yasa ile 111.
madde açısından bir değişiklik yapılmamıştır. Madde hükmü hali hazıda:
"Sigortalının
bağışlanmaz kusuru:
Madde 111 Bağışlanmaz kusuru yüzünden iş
kazasına uğrayan, meslek hastalığına tutulan veya hastalanan sigortalıya
verilecek geçici iş göremezlik ödeneği veya sürekli iş göremezlik geliri, bu
kusurun derecesine göre, Kurumca, yarısına kadar eksiltilebilir.
Tehlikeli olduğu veya hastalığa sebep olacağı bilinen yahut
yetkili kimseler tarafından verilen emirlere aykırı olan veyahut açıkça izne
dayanmadığı gibi hiç bir gereği veya yararı bulunmayan bir işi elinde olarak
sigortalının yapması veya yapılması gerekli bir hareketi savsaması kusurun
bağışlanmazlığına esas tutulur."
Söz konusu maddenin kaçınılmazlık ilkesinin kapsamına girmesi
ancak suç sayılamayacak bir hareketle ve kasdı olmaksızın işlenmesi ile
olanaklıdır. Aksi halde 110 madde kapsamına gireceği açıktır.
Son Olarak
İşverenin, sigortalıyı, 4857 sayılı İş Kanununun 7 .
maddesine göre başka bir işverene iş görme edimini yerine getirmek üzere
geçici olarak devretmesi halinde, sigortalıyı devir alan işverenin, işçiye
talimat verme hakkına sahip olması ve işçiye sağlık ve güvenlik risklerine
karşı gerekli eğitimi vermekle yükümlü olması, aynı zamanda yasadan gözetme
borcunun doğması, işçinin geçici iş ilişkisi kurulan işverenin işyerinde
çalışacak olması nedeniyle 506 sayılı Kanunun 26. maddesi 1. fıkrası
anlamında asıl işveren gibi aynı sorumluluğunun bulunduğu
değerlendirilmiştir.
kaynak